KUL VE KAMU HAKKI

CUMA HUTBELERİ


Haber Kategorisi : Hutbeler ve İbretlik Hikayeler
Yayınlanma Tarihi : 05 Kasım 2019 03:00
Okunma Sayısı : 2966
Haberin Yazarı : Yönetici
Haberin Kaynağı : Site Yönetimi


  KUL VE KAMU HAKKI

Peygamber Efendimiz bir gün, ashâbına “Müflis
kimdir biliyor musunuz?” diye sordu. Orada
bulunanlar, “Malını mülkünü kaybetmiş, iflas etmiş
kimsedir Yâ Resûlallah” diye cevap verdiler. Bunun
üzerine Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurdu: “Aksine
gerçek müflis şu kimsedir: Kıyamet günü kıldığı
namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekâtla gelir.
Ancak dünyada iken şuna sövmüş, buna iftira
atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını
dökmüş, bir başkasını dövmüştür. İhlâl ettiği bu
hakların karşılığı olarak onun iyiliklerinden alınıp
hak sahiplerine verilir. Şayet hesabı görülmeden
iyilikleri biterse, mağdur ettiği insanların
günahlarından alınarak onun üzerine yüklenir,
sonra da cehenneme atılır.”1

İslam, hak ve hakikat, hukuk ve adalet dinidir.
“Hak” kavramı, hem sorumluluklarımızı hem de
korumamız gereken değerleri ifade eder. Hayat ve
huzur kaynağımız olan vahiy, bizleri hakka sahip
çıkmaya davet eder. Rabbimizin Esmâ-i Hüsnâsından
biri de “el-Hak”tır. Dolayısıyla hakka riayet eden
insan, aslında doğrunun ve hakikatin yani Cenâb-ı
Hakk’ın emir ve rızasının yanında yerini almış olur.

İnsanoğlu anne karnında canlandığı andan
itibaren can güvenliği ve hayat hakkına sahiptir.
Rabbimiz, “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde
fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir
insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi
olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların
hayatını kurtarmış gibi olur.”2 buyurarak bu ilkeye
işaret eder.

Her insanın malını ve meşru kazancını koruma
hakkı vardır. Haksız yollarla mal elde eden, ticarete
hile karıştırarak müşterisini aldatan ve işçisinin
hakkını tam olarak ödemeyip gasp eden kişi, harama
el uzatmış demektir.

İnsanın kişilik değerleri, şerefi, namusu ve
inancı da dokunulmazdır. Bir başkasının değerlerine
hakaret etmek, adını karalamak, yalan ve iftira ile
itibarını zedelemek en önemli hak ihlalleri arasında
yer alır. Hak ihlali ise kanunlarımıza göre suç,
dinimize göre de büyük bir vebal ve günahtır.

İmanın gereği, hayatın her alanında mutedil,
insaflı ve hakkaniyetli davranmaktır. Kendi haklarını
koruduğu kadar çevresindekilerin de haklarını
korumak, mümin olmanın şiarıdır. Kişisel menfaatleri
için diğer insanların, hatta hayvanların ve tabiatın
hakkını çiğneyen kimse, kısa vadede kazançlı
çıktığını zannetse de aslında ziyanda ve iflastadır.
Hak duyarlılığı, en yakın aile fertlerinden
başlamak üzere, her hak sahibine hakkını vermeyi
gerektirir. Anne-babamızın haklarına saygı duymak,
eşimizin haklarını sevgiyle ve özenle teslim etmek,
çocuğumuzun haklarını şefkatle korumak hepimizin
sorumluluğudur. Akrabalık ilişkilerinde, bilhassa iş
ortaklığı, düğün ve miras paylaşımı gibi konularda
zerre miktarı hak geçmemesi için uğraşmak hepimizin
görevidir.

Kul hakkının, toplumun tamamına sirâyet ettiği
alan ise kamu hakkıdır. Kamu hakkı, kul hakkına göre
çok daha ağır sorumluluğu olan bir emanettir. Bu
emanete ihanet etmek, kişiyi hem dünyada hem de
ahirette hüsrana sürükler. Nitekim Yüce Rabbimiz,
“Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi
düşünülemez. Kim emanete, devlet malına hıyanet
ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı,
boynuna asılı olarak gelir. Sonra da hiçbir
haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının
karşılığı tastamam ödenir.”3 buyurmuştur. Rahmet
elçisi (s.a.s) ise bu konuda ümmetini şöyle uyarmıştır:
“Kimse hakkı olmayan bir karış toprağı bile
almasın! Eğer alırsa, kıyamet gününde Allah yedi
kat yeri onun boynuna dolar.”4 Bir başka hadisinde
ise şöyle demiştir: “Kim bir işte görevlendirilip
yaptığı işin karşılığı bir ücret alıyorsa, onun bu
ücret dışında alacağı her şey emanete hıyanettir.”5

Hakkaniyete dayalı ilişkilerin dünyada huzura,
ahirette ise kurtuluşa vesile olduğunu unutmayalım.
Özel hayatımızda her türlü kul hakkını ihlal etmekten
sakınalım. Saçı bitmedik yetimin hakkını düşünerek,
kamu görevini ağır bir emanet olarak kabul edelim.
Zira ihlal edilen kamu hakkı, zayi edilen vakıf malı,
aynı zamanda binlerce kul hakkı demektir. Her hayırlı
işin sevabı olduğu gibi, her ihmal ve hatanın da kul ve
kamu hakkı doğuracağını bilerek yaşayalım.

1 Müslim, Birr, 59.
2 Mâide, 5/32.
3 Âl-i İmrân, 3/161.
4 Müslim, Müsâkât, 141.
5 Ebû Dâvûd, Harâc, Fey’ ve İmâre, 9-10.
. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğ


LinkedIn'de Paylaş
'de Paylaş
Telegram'da Paylaş
WhatsApp'da Paylaş